1 of 23

Dîvânu Lugâti't-Türk

ESER TARİHİ:10 ŞUBAT 1074

KONU: Türkçenin söz varlığı.

YAZAR: Kaşgarlı Mahmud

2 of 23

ÖNSÖZ:

  • "Esirgeyen, koruyan Allah'ın adıyla Tanrı'nın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları, Türklerin eline verildi. Türkler, Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır. Onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir."

3 of 23

Ali Emîrî tarafından bulunması:

  • Varlığı, ondan bahseden 14. yüzyıl eserlerinden ötürü bilinmekle birlikte yıllarca ele geçmeyen eser, II. Meşrutiyet’in ilânını takip eden yıllarda İstanbul’da bulundu. Türkoloji camiasında genel kabul görüp yaygınlaşan öyküye göre Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün 1266'da istinsah edilmiş bu birinci nüshası, Dîvân, Vanioğullarından Ahmet Nazif Paşa’nın elinde 1905’e kadar muhafaza edilmiş, daha sonra akrabası bir yaşlı hanım tarafından Sahaflar Çarşısı’nda satılması için Burhan Bey’in sahaf dükkânına bırakılmıştı.
  • Eseri Ali Emîrî Efendi 1915 yılında tesadüfen bulmuş; 3 lira bahşiş verip toplam 33 liraya satın almıştır. Bir söylentiye göre de yanında para olmadığı için eve gidip parayı alana dek kitabın başkasına satılmaması için, dükkân sahibini dükkâna kilitlemiştir.

4 of 23

Dîvânu Lugâti't-Türk

  • Dîvânu  Lugâti't-Türk : Büyük Türk Sözlüğü Derlemesi, Arapça: Orta Türkçe döneminde Kaşgarlı Mahmud tarafından Bağdat'ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür.
  • Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır. Bilinen tek yazma nüshası İstanbul'daki Fatih Millet Kütüphanesi’ ndedir.
  • Eser, Yaklaşık 8000 civarında madde başı içerir. Bu eser için Kaşgarlı Mahmud tarafından halk arasında kullanılan Türkçe kelimeler derlenmiş; daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiş ve bunların Arapça tercümeleri de yapılmıştır.

5 of 23

Dîvânu Lugâti't-Türk Eserindeki haritanın Türkçeleştirilmiş versiyonu:

6 of 23

HARİTA:

  • Kâşgarlı Mahmud'un 11. yüzyılda Balasagun'u merkez alarak çizdiği dünya haritası o dönem Türklerinin yaşadıkları bölgeleri ve dağılımlarını göstermesi bakımından dikkate şayandır.
  • Harita, Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde doğu, batı, kuzey, güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler Volga boylarına yani Kıpçaklar ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır.

7 of 23

ESERDEKİ BÖLÜMLER:

8 of 23

BÖLÜMLER:

"Ben bu kitabı hikmet , seci, atalar sözü, şiir, recez, nesir gibi şeylerle süsleyerek hece harfleri sırasında tertip ettim. ... Bu lugat kitabını baştan sonuna dek sekiz ayırımda topladım kitabı,

  1. Hemze Salim kitabı,
  2. Muzaaf kitabı,
  3. Misal kitabı,
  4. Üçlüler kitabı,
  5. Dörtlüler kitabı,
  6. Gunne kitabı,
  7. İki harekesiz harfin birleşmesi kitabı.

9 of 23

Yazma nüsha:

Türk dilinin en eski ve değerli sözlüğünün, elde bulunan tek yazma nüshası, 1266 yılında Şam'da yaşayan müstensih, Sâveli Muhammed tarafından tarafından temize çekilip 1 Ağustos 1266 (Hicri 27 Şevval 664) Pazar günü tamamlanmıştır. El yazma nüshası büyük boy 319 varaktır.

Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin Kitâbü’l-İdrâk li-lisâni’l-Etrâk’indeBedreddin Aynî'nin İkdü'l Cüman eserinde ve kardeşi Şehâbeddin Ahmed ile birlikte yazdıkları Târîḫu’ş-Şihâbî adlı eserde Dîvânü lugāti’t-Türk’ten faydalandıkları ifade edilmiştir. Kâtip Çelebi Keşfü’ẓ-ẓunûn’da Dîvân'dan söz etmiştir.

10 of 23

TÜRK BOYLARI:

11 of 23

TÜRK BOYLARI:

  • Oğuz: Bir Türk boyudur. Oğuzlar Türkmen'dirler. Bunlar yirmi iki bölüktür, her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına vurulan bir alameti (tamgası) vardır. Birbirlerini bu belgelerle tanırlar. Birincisi ve başları: Kınıklardır. Zamanımızın hakanları bunlardandır. Hayvanlarına vurdukları işaret şudur: Bu saydığım bölükler köktür. Bu kökten bir takım oymaklar çıkmıştır; onları söylemedim, sözü kısa kestim. Bu bölüklerin adları onları kurmuş olan eski dedelerin adlarından alınmıştır. Araplarda dahi böyledir."Kâşgarlı Mahmud, 1041 yılında Müslüman Türklerle Pagan Yabaku ve Basmıl Türkleri arasında cereyan eden büyük savaşa iştirak eden Türk gazilerini görmüş ve onlarla konuşması,[40] eserini yazdığı tarihten aşağı yukarı otuz yıl önce Türkistan’da, Kâşgar’da ve çevresinde bulunmuş olması gerekir. Kâşgarlı Mahmud, koyu bir Müslümandır. Pagan Türklerle savaşan, Budistlerin tapınaklarını yıkıp putlara en ağır hakaret eden gazilerin destanlarından parçalar nakletmektedir.Keldi maŋa Tat

Aydım emdi yat

Kuşka bolup et

Seni tiler us böri

   "Bana bir Tat geldi. Ona, 'Yat, kuşlara et ol; kuşlar, kurtlar seni bekler.' dedim."

12 of 23

  • Dîvânu Lugâti't-Türk'te; "قُلباَق Kulbak: Bir Türk tapganın, din ulusunun adıdır. Balasagun dağlarında bulunurdu. Anlattıklarına göre, bir gün sert bir kaya üzerine "تآنغرِ كُلِ كُلبَك Tengri kulı Kulbak" diye yazar, yazı apak meydana çıkar, bir de bir ak kaya üzerine bu yazıyı yazar, yazı kara olarak belirir. İzleri bugüne kadar durmakta imiş."
  • Günümüzde Moğolistan Halk Cumhuriyetinin Bulgan Aymag  bölgesinin sınırları içinde, Gurvanbulag Sum'un  17 km güneydoğusundaki Gurvaljin Uul’da (1.176 m yükseklik) bulunmaktadır. Yazıt, 130-103x98-92 cm boyutundaki granitten bir kaya üzerine yazılmıştır. Yazıt başka bir yere (bir anıt mezara) götürülmek üzere burada hazırlanmıştır. Yazılı olduğu granit kaya parçası, üçgen şeklindeki bir dağın eteğinde bulunduğundan, Moğol bilginlerce Gurvaljin Uulın Türeg Biçes (Üçgen Dağın Türk yazıtı) diye adlandırılmıştır.

13 of 23

Üçgen Dağın Türk Yazıtı(Gurvaljin Uul yazıtı)'nda bulunan ibare şudur:

Tengri kulı, bitidim

Bu ibare, günümüz Türkçesi ile "(Ben) Tanrı kulu, yazdım." anlamına gelmektedir. Yazıttaki bu ibare, Kâşgarlı Mahmud'un anlatmış olduğu Kulbak adlı eski Türk erenini akla getirmektedir.

14 of 23

Yazıta adını veren üçgen şeklindeki dağ:Gurvaljin Uul.

Üzerinde Gurvaljin Uul yazıtını barındıran granit blok

15 of 23

Gurvaljin Uul yazıtı üzerindeki damgaların estampajlı görüntüsü.

Gurvaljin Uul yazıtının önce Samoiloviç sonra da H.N. Orkun tarafından yayımlanan görüntüsü.

16 of 23

ÜLKELER VE HALKLAR:

  • Asya'nın batısı, kuzeyi ve güneyi çizilmeden bırakılmış, bir plan olarak bile pek çok hatalarla dolu olmasına karşılık, doğu bölgelerine ilişkin verdiği bilgiler gerçeğe uymaktadır. Haritasında Çin Seddi'ni göstermiş, bu seddin ayrıca yüksek dağların ve denizin Ye'cüc ve Me'cüclerin  dillerinin öğrenilmesini engellediğini bildirmiştir. Japonya'ya gelince onu haritasının doğusunda bir ada olarak göstermiş ve denizin onların dillerini öğrenilmesine olanak vermediğine işaret etmiştir.
  • İlk Japonya haritası bir Japon tarafından 14. yüzyılda çizilmiş, bir dünya haritasında yer alması ise 15. yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında -bir plan biçiminde ve yanlışlarla dolu da olsa- ilk Japonya haritası 11.yüzyılda Kâşgarlı Mahmud tarafından çizilmiştir.

17 of 23

KAŞGARLI MAHMUD�1008-1105

  • Mahmûd bin Hüseyîn bin Muhammed el-Kâşgarî ,  veya bilinen adıyla Kâşgarlı Mahmud (1008-1102), Türk dilleriyle ilgili çalışmalarıyla tanınmış 11. yüzyıl leksikografıKâşgar'ın 45 km güneybatısındaki Opal kasabasında dünyaya geldi. Bazı kaynaklara göre ise Isık Göl yakınındaki Bars Kul'da doğmuştur.

18 of 23

DOĞUMU:

  • Kâşgarlı Mahmud, 1008 yılında Kâşgar’da dünyaya geldi. "Hamirler" diye çağrıldığını, bunun Oğuzların "emîr" yerine "hemîr"  demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedir. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan sülalesine mensup olduğu anlaşılmaktadır.
  • Başka araştırmalara göre Batı Karahanlı hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tekin'in (Bogra Yagan Tégin) torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tekin'in oğludur. Yağan Tekin, on sekiz aylık kısa hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kâşgarlı Mahmud’un babası Hüseyin Emir Tekin'e (Hüseyin Çağrı Tégin) devretmek istemiştir.Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış, davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tekin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir. Kâşgarlı Mahmud'un babası da zehirlenenler arasındadır.

19 of 23

BİLİMSEL VE EDEBİ YÖNÜ:

  • Dîvânu Lugâti't-Türk isimli, dünyaca bilinen eserin yazarıdır. Eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başladı, 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde eserini dört defa baştan sona gözden geçirerek esere 1076‘da son şeklini verdi. Eser, 1077 Ocak'ında bitirilmiş ve Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a sunulmuştur. Kitabın tek yazması olan nüsha, bugün İstanbul'daki Millet Yazma Eser Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.
  • Kâşgarlı Mahmud’un, Kitâbu Cevâhirü'n-Nahv fi Lugâti't-Türk adlı bir eser daha kaleme aldığı bilinmektedir. Türk dilinin ilk gramer kitabının nerede ve nasıl kaybolduğu belirlenememiştir. Bu eser, günümüze ulaşmamıştır.

20 of 23

Kâşgar’dan Ayrılışı ve Bağdat’a Yerleşmesi:

  • Kâşgarlı Mahmud, 1057’de Kâşgar’dan ayrılarak Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre ailesi Kâşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pek çok Kâşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmud'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak, İslam dünyasının en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.

21 of 23

KAŞGAR'A DÖNÜŞ:

  • Kâşgarlı Mahmud, 1080 yılında Kâşgar’a döndü. O, artık ülkesinin önde gelen bir bilim insanı idi. Adına izafeten Mahmudiye Medresesi denen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
  • Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken öldü. Naaşı, ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kâşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir. Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi.
  • Türbede Kâşgarlı Mahmud’un sandukasının bulunduğu bir oda, Kur’an okumak için bir salon ve müze bölümü bulunmaktadır. Müzede değerli âlimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur’anlar ile bazı eşyaları vardır. Müzenin duvarında, Doğu Türkistanlı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kâşgarlı Mahmud’u çalışırken gösteren temsilî bir resim yer almaktadır. Müzede ayrıca Uygurların Budizm inancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpar. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtilmektedir. Karahanlılar dönemine ait çeşitli madenî para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çeker. Türbenin iç ve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturmaktadır.

OPAL'DA Bİ MESCİT

22 of 23

DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

ulanbes

23 of 23

KAYNAKÇA: